Orijinal Başlık: Ketamine Assisted EMDR Therapy™ for PTSD: investigating the synergistic effects of pharmacotherapy and psychotherapy
Yazarlar: Michele Topel & Danielle Ciccone
Dergi: European Journal of Psychotraumatology
Yayınlanma tarihi: 04 Kasım 2025
Çeviren: Uzm.Psk. Elena Gizem Pozam
Spotify: https://open.spotify.com/episode/1OXhPlqUrLx3289xQf0FdZ?si=NJA5YRA7TiyBXJtCH6zUxA
ÖZET
Arka Plan: Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB), uyumsuz (maladaptif) hafıza yeniden pekişmesi (reconsolidation) ve aşırı genelleşmiş korku tepkileri ile ilişkilidir. EMDR terapisi, beynin doğuştan gelen hafıza yeniden pekişme mekanizmasını aktive ederek, hafıza güncellemeyi kolaylaştırarak ve güncel olmayan duygusal şemaları terk etmeyi sağlayarak travma yeniden işlenmesini (reprocessing) teşvik eder.1 Ketamin de nörobiyolojik ve öznel etkileri sayesinde travmatik hafızanın uyumlu şekilde güncellenmesini kolaylaştırabilir. EMDR terapisi ve ketaminin TSSB üzerindeki birleşik etkileri hakkındaki araştırmalar sınırlı kalmıştır. Ketamin Destekli EMDR Terapisi™ (KD-EMDR), düşük doz sublingual ketamini EMDR hafıza yeniden işlenmesiyle bütünleştirerek, hafızaya erişimi iyileştirme, aşırı uyarılmayı (hyperarousal) azaltma ve korku temelli anıların uyumlu yeniden pekişmesini artırma yoluyla potansiyel olarak sinerjik bir travma tedavisi sunmaktadır.2
Amaç: Düşük doz sublingual ketaminin EMDR terapisine dahil edilmesinin, TSSB’li bireylerde TSSB semptom şiddetini ve işlevsel bozukluğu azaltıp azaltmadığını incelemek.
Yöntemler: Geriye dönük bir klinik çizelge incelemesi, özel bir psikoterapi muayenehanesinde KD-EMDR alan TSSB’li sekiz katılımcıdan toplanan verileri incelemiştir. Sublingual ketamin (37.5–75 mg), hafıza aktivasyonundan sonra EMDR yeniden işleme sırasında katılımcılar tarafından kendi kendine uygulanmıştır. Uluslararası Travma Anketi (ITQ), başlangıçta ve dört KD-EMDR yeniden işleme seansından sonra (T1) TSSB semptomlarını ve işlevsel bozukluğu değerlendirmiştir. Eşleştirilmiş örneklem t-testleri, semptom değişikliklerini analiz etmiştir. Katılımcılar ayrıca öznel deneyim anketini de tamamlamışlardır.
Sonuçlar: TSSB semptom skorları başlangıçtan (M = 15.50, SD = 2.98) T1 (M = 9.88, SD = 4.94) kadar anlamlı ölçüde azalmıştır, t(7) = 3.21, p < .05, geniş bir etki büyüklüğü ile (g = 1.01). İşlevsel bozukluk skorları başlangıçtan (M = 8.50, SD = 2.78) T1’e (M = 5.25, SD = 3.24) kadar anlamlı ölçüde azalmıştır, t(7) = 2.60, p < .05, geniş bir etki büyüklüğü ile g = 0.82.. Katılımcılar, azalmış korku, artmış öz-şefkat ve duygusal netlik, daha az direnç ve minimum düzeyde olumsuz etki bildirmişlerdir.
Sonuçlar: KD-EMDR, özellikle tedaviye dirençli travması olanlar için TSSB için umut verici bir tedavi olabilir. Bu bulguları doğrulamak için daha büyük randomize kontrollü çalışmalara ihtiyaç vardır.
ÖNE ÇIKANLAR
- TSSB Tedavisine Sinerjik Yaklaşım: Makale, Ketamin Destekli EMDR Terapisi™’nin (KD-EMDR) düşük doz (psikolitik) sublingual ketamini EMDR terapisi ile nasıl bütünleştirdiğini, ketaminin nörobiyolojik ve öznel etkilerinden yararlanarak EMDR terapisi sırasında travma hafızası yeniden işlenmesini nasıl artırdığını araştırmaktadır.
- Etki Mekanizmaları: EMDR’nin uyumlu (adaptif) hafıza yeniden pekişmesini nasıl kolaylaştırdığını ve ketaminin nöroplastisiteyi nasıl artırdığını, potansiyel olarak EMDR terapisi ile eşleştirildiğinde yeniden pekişme sırasında travmatik anıların uyumlu şekilde güncellenmesini nasıl kolaylaştırdığını açıklamaktadır.
- Klinik Bulgular ve Gelecek Yönelimleri: TSSB’li sekiz katılımcının geriye dönük çizelge incelemesi, KD-EMDR’nin TSSB semptomlarını ve işlevsel bozukluğu önemli ölçüde azalttığını öne sürmekte ve etkinliğini doğrulamak için daha büyük randomize kontrollü çalışmalara olan ihtiyacı desteklemektedir.
1. Giriş
1.1. TSSB’ye Dair Arka Plan
Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB), travmatik olaylar yaşandıktan sonra ortaya çıkabilen, şiddetli ve yaşamı zorlaştıran bir ruh sağlığı durumudur. İzinsiz giren anılar (intrusive memories), travmayla ilişkili tetikleyicilerden kaçınma, ruh hali ve bilişte olumsuz değişimler ile artmış uyarılma ve tepkisellik gibi semptomlarla karakterizedir (American Psychiatric Association, 2013). TSSB’nin karmaşık doğası ve bireyler ile topluluklar üzerindeki önemli etkisi, yaygınlığı, altında yatan mekanizmaları ve etkili tedavileri hakkında sürekli araştırmanın önemini vurgulamaktadır.
TSSB bakımında devam eden karşılanmamış ihtiyaçlara çözüm bulmak için sürekli araştırma ve disiplinler arası iş birliği büyük önem taşımaktadır.
1.2. Mevcut TSSB Tedavi Alanı
TSSB için tedavi yaklaşımları hem psikolojik hem de farmakolojik müdahaleleri kapsamaktadır. Psikolojik tedaviler arasında, travma odaklı bilişsel davranışçı terapi (TF-CBT), maruz bırakma terapisi (exposure therapy) ve Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme (EMDR) en çok kanıta dayalı olanlardır (Bisson ve ark., 2013; Schnyder ve ark., 2015). EMDR terapisi, travmatik anıların işlenmesini ve bütünleşmesini kolaylaştırarak TSSB semptomlarını azaltmada etkili olduğunu göstermiş; bu durum, duygusal ve fizyolojik tepkiselliği azaltırken daha uyumlu inançları teşvik etmektedir. İşleyiş mekanizmaları; hafıza yeniden pekişme süreçlerini artırmayı, duygusal uyarılmayı azaltmayı ve işlevsel MRI çalışmalarında gösterildiği gibi amigdala ve prefrontal korteks gibi bölgelerdeki sinirsel aktiviteyi normalleştirmeyi içerebilir (Novo Navarro ve ark., 2018; Rousseau ve ark., 2019). Psikoterapideki ilerlemeler, benlikle ilişki kurma (self-relatedness) ve kimlik yeniden yapılandırmanın TSSB semptomlarını hafifletmedeki rolünü de araştırmış, araştırmalar Varsayılan Mod Ağının (DMN) dahil olduğunu vurgulamıştır (Ho ve ark., 2017; Lanius ve ark., 2020).
Farmakolojik tedaviler, yaygın olarak kullanılmasına rağmen, optimal sonuçlara ulaşmada zorluklarla karşılaşmaktadır. Mevcut seçenekler, orta düzeyde semptom hafiflemesi sağlayan seçici serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI’lar) ve serotonin-norepinefrin geri alım inhibitörlerini (SNRI’lar) içermektedir. Mevcut ilaçların etkinlik ve tolerabilite sınırlamaları nedeniyle yeni farmakolojik stratejilere duyulan ihtiyaç vurgulanmıştır (Kelmendi ve ark., 2017). Ketamin ve MDMA destekli psikoterapi gibi yükselen tedaviler umut vadetmekle birlikte, daha fazla ampirik doğrulamaya ihtiyaç duymaktadır.
1.3. EMDR Terapisi ve Hafıza Yeniden Pekişmesi
EMDR terapisinin, travmatik anıların yeniden işlenmesini ve Adaptif Bilgi İşlemesini (AIP) kolaylaştırarak TSSB’yi etkili bir şekilde ele aldığı gösterilmiştir (Shapiro, 2018). EMDR terapisinin yaratıcısı Francine Shapiro, hafıza yeniden pekişmesinin EMDR terapisinde önemli bir mekanizma olduğunu kabul etmiştir (Shapiro, 2018). Ecker ve Bridges (2020), ilk olarak 1997 ve 2000 yılları arasında tanımlanan bir süreç olan hafıza yeniden pekişmesini (MR), yeni deneyimlerin daha önce depolanmış anıları aktif olarak değiştirdiği içsel bir beyin mekanizması olarak tanımlar. Bu güncelleme, yalnızca öznel deneyimi değiştirmekle kalmaz, aynı zamanda altta yatan sinirsel (nöral) kalıpları da değiştirir. Terapötik değişimin anahtarının, belirli semptomların altında yatan derinlere kök salmış duygusal öğrenme – yoğun duygusal olaylar sırasında edinilen ve bilinçli farkındalığın dışında davranışı etkilemeye devam eden uzun süreli bir zihinsel model veya şema – ile ilgilenmek olduğunu savunurlar. MR yoluyla bu yerleşik şemanın bozulması ve yeniden yapılandırılmasıyla, kişisel duygusal sıkıntının kökeni etkili bir şekilde çözülebilir. Ecker ve ark. (2023), EMDR terapisinin, terapötik yeniden pekişme süreci (TRP) olarak adlandırdıkları şeyi kullanarak bu amaca ulaştığını ayrıca detaylandırır. Hafıza yeniden pekişmesi, travmatik anıları değiştirerek ve bütünleştirerek, duygusal etkilerini azaltarak TSSB semptomlarını azaltmaya yardımcı olabilir. Travmatik anılar uygun şekilde yeniden işlendiğinde, artık aynı rahatsız edici tepkileri tetiklemez ve hem geçmiş anılar hem de şimdiki an deneyimleri hakkında daha dengeli, bütünleşmiş ve uyumlu bir bakış açısının parçası haline gelebilir (Shapiro, 2018).
1.4. Ketaminin Nörobiyolojik ve Öznel Etkileri
Ketamin, Amerika Birleşik Devletleri’nde Çizelge III ilacı olarak sınıflandırılan yasal bir ilaçtır ve psikiyatrik durumlar için etik dışı (off-label) kullanılır. Ketamin, NMDA glutamat reseptör antagonisti olarak işlev görerek beyindeki birincil uyarıcı nörotransmitter olan glutamatın kullanılabilirliğini artırır (Krystal ve ark., 2024). Ketamin ayrıca, TSSB semptomlarında kilit rol oynayan varsayılan mod ağındaki (DMN) işlevsel bağlantıyı da azaltır (Lanius ve ark., 2020).
Düşük, psikolitik (sub-psikedelik) dozlarda ketamin, aynı zamanda anksiyolitik (kaygı giderici) ve empatogenik özellikler sunarak rahatlık ve gevşeme, şefkat, empati ve huzur duygularını teşvik eder (Kolp ve ark., 2014). Ketaminin, sosyal bağlantıyı artırabilecek ‘entaktojen’ etkileri olduğu belirtilmiştir (Hess ve ark., 2024). Bu öznel etkiler, teorik olarak zor materyali işleme konusunda hoşgörü penceresini (window of tolerance) genişleterek travma odaklı psikoterapi gören bireyleri destekleyecektir.
1.5. Ketaminin Terapötik Etkileri ve Hafıza Yeniden Pekişmesindeki Rolü
Ketaminin stratejik olarak kullanıldığında hafıza yeniden pekişmesini etkileme potansiyeli olduğu gösterilmiştir. Veen ve ark. (2018), ketaminin TSSB için travma odaklı psikoterapiye yardımcı (adjunct) olarak umut vaat ettiğini öne sürmüştür. TSSB’li bireylerle yapılan araştırmalar, travma anısı geri çağrıldıktan sonra verilen ve ardından travma odaklı psikoterapi ile eşleştirilen ketaminin, yeniden pekişmeye dayalı güncellemeyle tutarlı sinirsel değişiklikler yaratabileceğini göstermektedir (Duek ve ark., 2023). Ancak, korku temelli anılarla ilişkili olarak ketaminin kullanımının zamanlaması konusunda dikkatli olunmalıdır, zira Honsberger ve ark. (2015), farelere korku anısı aktivasyonundan önce verilen ketaminin aslında korku anısını artırdığını bulmuştur.
Klinik kanıtlar, ketaminin travma semptomları üzerindeki olumlu etkisini daha da desteklemektedir. Feder ve ark. (2014), ketamin infüzyonunun TSSB hastalarında travma semptom şiddetinde hızlı bir azalma sağladığını bulmuş, bu da ketamini hafıza yeniden pekişmesini kolaylaştırmayı amaçlayan psikoterapötik stratejilerle birleştirmenin tedavi sonuçlarını artırabileceğini göstermektedir. Sicignano ve ark. (2024) tarafından yapılan sistematik bir inceleme, TSSB için ketaminin etkilerini araştırmış ve kontrol grubuna kıyasla TSSB skorlarında anlamlı azalmalar ve nüks süresinde artış bulmuştur.
Borgogna ve ark. (2024) gibi bazı çalışmaların, ketaminin TSSB için tek başına bir tedavi olarak sınırlı etkinliğe işaret ettiğini, ancak bu araştırmaların, travma odaklı psikoterapiye hedeflenmiş bir yardımcı olarak kullanımını incelemediğini belirtmek önemlidir. Bu ayrım, ketamini psikoterapötik yaklaşımlarla, özellikle de EMDR terapisi gibi hafıza yeniden pekişmesine odaklananlarla birleştirmenin, travmayla ilişkili semptomları daha etkili bir şekilde azaltan sinerjik mekanizmaları kullanabileceğini düşündürmektedir.
50 yılı aşkın bir araştırma boyunca belgelenmiş etkileyici bir güvenlik profiliyle (Li & Vlisides, 2016), kontrollü klinik ortamlarda, yardımcı psikoterapi ile uygulanan ketamin, minimum riskler sunarken önemli terapötik faydalar sunuyor gibi görünmektedir (Averill ve ark., 2020).
1.6. Düşük Dozlu veya Psikolitik Sublingual Ketamin
Düşük dozlu veya psikolitik sublingual ketamin, ilacın nörobiyolojik ve öznel etkilerinden yararlanırken, tipik olarak daha yüksek disosiyatif veya psikedelik dozlarla ilişkilendirilen olumsuz yan etkileri en aza indirir. Sublingual uygulama, noninvaziv (girişimsel olmayan) doğası, kullanım kolaylığı (psikoterapide bir katılımcı tarafından kendi kendine uygulanabilir) ve kısa yarı ömrü nedeniyle özellikle avantajlıdır (Dutton ve ark., 2023).
Psikolitik terapi, bilinçdışı materyale artan erişimi teşvik etmek, savunmaları azaltmak, benlik (ego) işlevlerinin korunmasını sağlamak, terapötik ittifakı güçlendirmek, kademeli ve sürdürülebilir değişim sağlamak ve bunaltıcı deneyim riskini azaltmak için düşük dozlarda psikedelikler kullanır (Passie ve ark., 2022). Bu yaklaşım, ikili farkındalığı destekleyerek ve duygusal açıklığı, bilişsel esnekliği, zihinsel netliği ve terapötik ittifakın güvenliğine dair farkındalığı teşvik ederek EMDR yeniden işleme için elverişli bir durum yaratır. KD-EMDR’de daha düşük doz ketamin kullanılması, katılımcının sisteminde ketamin aktifken belirli hafıza ağlarını hedefleme yeteneğini koruyarak EMDR terapisinin etkinliğini optimize edebilir, potansiyel olarak daha derin ve daha verimli travma çözünürlüğünü destekleyebilir.
Bu yaklaşım hem pratik hem de erişilebilirdir; psikolitik ketamin dozlarıyla ilişkili daha kısa, daha az yoğun seanslar, KD-EMDR tedavisini, yardımcı daha yüksek doz ketamin tedavisine göre klinik uygulamada daha uygun maliyetli ve uygulaması daha kolay hale getirir. Ek olarak, düşük doz ketamin genellikle minimum yan etki ile iyi tolere edilir, disosiyasyon veya kontrol kaybına ilişkin yaygın endişeleri giderir (Veen ve ark., 2018). Düşük doz ketamini EMDR terapisiyle bütünleştirmek, özellikle tedaviye dirençli TSSB vakaları için hafıza yeniden pekişmesini artırmak, hoşgörü penceresini genişletmek ve travma çözünürlüğünü hızlandırmak için yapılandırılmış bir yöntem sağlayabilir.
1.7. Ketaminin EMDR ile Kombine Edilme Gerekçesi
Ketaminin benzersiz farmakolojik özellikleri ve öznel etkileri nedeniyle, EMDR terapisine etkili bir yardımcı olabilir. KD-EMDR yaklaşımı, ketaminin nöroplastisiteyi artırma ve EMDR yeniden işleme sırasında düzeltici öğrenmenin bütünleşmesini destekleme yeteneğinden yararlanır (Duek ve ark., 2023). Ek olarak, varsayılan mod ağındaki (DMN) aktiviteyi azaltarak, ketamin sürekli benlikle ilgili düşünceyi ve zihinsel gevezeliği azaltır, bu da hastaların EMDR terapisi sırasında travmayla ilişkili materyalle etkileşime girme konusundaki yaygın engelleri aşmalarına yardımcı olabilecek ve daha uyumlu bir benlik duygusunun inşa edilmesine olanak tanıyabilecek daha alıcı bir durum yaratır. Glutamaterjik modülasyonu, kritik beyin bölgeleri arasındaki bağlantıyı daha da artırır ve kronik stres bozukluklarıyla bağlantılı nörobiyolojik değişiklikleri tersine çevirebilir (Averill ve ark., 2020). Düşük dozlarda ketamin, zorlu materyali yeniden işlemek için ideal olan açık ve sakin bir duygusal durum yaratabilir. Toplu olarak, bu etkiler travmatik anıların duygusal yükünü azaltır ve daha alıcı bir sinirsel ve psikolojik durum yaratır, potansiyel olarak hafıza yeniden pekişmesini artırır ve kronik stres bozukluğu olan bireyler için terapötik sonuçları iyileştirir.
1.8. Çalışma Amaçları
Bu çalışmanın amacı, travmatik anıların yeniden işlenmesinin artırılması ve tedavinin etkinliğinin iyileştirilmesi hipoteziyle, TSSB tanısı almış bireyler için düşük doz sublingual ketaminin EMDR terapisine dahil edilmesinin etkisini değerlendirmektir.
2. Yöntemler
2.1. Katılımcılar
Bu geriye dönük klinik çizelge incelemesi, Haziran ve Kasım 2024 tarihleri arasında Washington, DC’deki özel bir psikoterapi muayenehanesinde Ketamin Destekli EMDR Terapisi™ (KD-EMDR) alan katılımcılardan toplanan verileri değerlendirmiştir. İnceleme, aşağıdaki kriterleri karşılayan muayenehanedeki tüm katılımcıları içeriyordu: (a) tamamlanmış bir başlangıç Uluslararası Travma Anketi’ne (ITQ) dayanarak tam TSSB kriterlerini karşılamak, (b) dört KD-EMDR yeniden işleme seansını tamamlamak ve (c) dört KD-EMDR yeniden işleme seansından sonra başka bir ITQ doldurmak. Bu veri toplama prosedürleri, birincil klinisyenin katılımcı sonuçlarını değerlendirmedeki standart uygulamalarının bir parçasıydı. Bu kriterleri karşılayan özel muayenehanedeki hiçbir katılımcı bu incelemeden hariç tutulmamıştır.
2.2. Ketamin Destekli EMDR Terapisi™ Müdahalesi
Tedavi, kapsamlı bir tarama süreciyle başladı. Başlangıçta, terapist her katılımcıyı EMDR terapisi ve ketamin kullanımı için herhangi bir psikolojik kontrendikasyon (kullanıma engel durum) açısından değerlendirdi. Herhangi bir kontrendikasyon belirlenmezse, katılımcı bir tıp uzmanına yönlendirildi.
Ketamin Destekli EMDR Terapisi™’ne başlamadan önce, tüm katılımcılar ketamin tedavisine uygunluklarını belirlemek için lisanslı bir tıp uzmanı tarafından kapsamlı bir tıbbi değerlendirmeden geçtiler. Tıbbi onay alındıktan sonra, katılımcılara, tedavi eden terapistle yapılan EMDR terapi seansları sırasında kendi kendilerine uyguladıkları düşük doz sublingual ketamin reçete edildi. Terapi seansları, her katılımcının terapötik ihtiyaçlarına ve hedeflerine bağlı olarak haftalık veya iki haftada bir yapıldı.
Müdahale, standart EMDR hazırlığı ile ilerledi. Terapist, yeniden işleme için hedef travmatik anıların iş birliği içinde belirlendiği ve bir tedavi planına dönüştürüldüğü geçmiş alma (EMDR Aşama 1) seanslarını yürüttü. Hazırlık (EMDR Aşama 2) seansları sırasında, katılımcılar travmatik hafıza yeniden işlenmesine geçmeye hazır olup olmadıkları açısından değerlendirildi ve süreç boyunca duygusal olarak düzenleme yapmalarına yardımcı olacak beceriler konusunda yönlendirildi. Katılımcılara ayrıca Ketamin Destekli EMDR Terapisi™’nin gerekçesi ve protokolü hakkında psiko-eğitim sağlandı.
Hafıza yeniden pekişmesi ve farmakolojik olarak desteklenmiş travma terapisi hakkındaki güncel nörobilim araştırmalarıyla uyumlu olmak için, KD-EMDR yeniden işleme seansları, ketamin uygulamasının hafıza aktivasyonu ve EMDR yeniden işlenmesine göre zamanlamasını optimize etmek için tasarlanmış yapılandırılmış bir sırayı takip etti (Şekil 1).
Her yeniden işleme seansı, klinisyenin katılımcıyı kısa bir hedef anı aktivasyon prosedüründe (EMDR Aşama 3) yönlendirmesiyle başladı. Bu anı aktivasyonu, sinir ağının ketaminden etkilenmeden tam olarak aktive edildiğinden emin olmak için ketamin uygulamasından önce gerçekleşti.
Hafıza aktivasyonunu takiben, katılımcılar sublingual ketamin trokunu (37.5–75 mg) kendi kendilerine uyguladılar. Trok, mukoza emilimini sağlamak için yaklaşık 10 dakika boyunca dilin altında tutuldu ve erirken ‘çalkalandı’ ve ardından tükürüldü. Başlangıç ketamin dozları tipik olarak 50 mg idi ve küçük ayarlamalar (±12.5 mg) yapıldı. Tüm dozaj kararları, EMDR seansından önce reçete yazan tıp uzmanı tarafından verildi ve klinik kayıtlara belgelendi. Katılımcılar arasında uygulanan ortalama doz 56.25 mg idi.
EMDR Yeniden İşlemesi, katılımcı ketamini kendi kendine uygulamaya başladıktan yaklaşık 10 dakika sonra, öznel etkiler ortaya çıktıkça başladı ve ketaminin en yüksek olduğu zaman dilimi boyunca devam etti (Rolan ve ark., 2014). Bu zamanlama, müdahalenin, yeniden pekişme mekanizmalarının en etkili şekilde modüle edilebileceği varsayılan nöroplastik zaman dilimi sırasında gerçekleşmesine olanak tanıdı.
Ketaminin kendi kendine uygulanması tamamlandıktan sonra, Duyarsızlaştırma aşamasına (EMDR Aşama 4) başlamak için – vurma ve işitsel tonlar aracılığıyla – çift taraflı uyarım (bilateral stimulation) tanıtıldı. Duyarsızlaştırma aşamasını tamamladıktan sonra, katılımcı daha sonra standart protokole göre Kurulum (Installation) (EMDR Aşama 5), Vücut Taraması (Body Scan) (EMDR Aşama 6) ve Kapanış (Closure) (EMDR Aşama 7) aşamalarını tamamlayarak travmatik materyalin yeterince ele alındığından emin oldu. Tipik 75 dakikalık seans süresi, sublingual ketaminin hem yükselen hem de en yüksek plazma konsantrasyonlarını kapsıyordu (Rolan ve ark., 2014), böylece değişim için teorize edilen nörobiyolojik olarak optimal zaman diliminde hafıza yeniden pekişmesi ve terapötik bütünleşme fırsatını en üst düzeye çıkardı. Hedef anının yeniden değerlendirilmesi (EMDR Aşama 8), katılımcının normal bilinç durumuna döndüğü bir sonraki seansın başında gerçekleşti.
2.3. Veri Toplama
Demografik veriler, yaş, cinsiyet, ırk/etnik köken ve daha önceki ketamin deneyimi dahil olmak üzere tedavinin başlangıcında toplandı. TSSB semptom şiddeti ve TSSB işlevsel bozukluğu, ITQ aracılığıyla başlangıçta ve dört KD-EMDR yeniden işleme seansından sonra (T1) toplandı. Niteliksel geri bildirim, dört KD-EMDR yeniden işleme seansından sonra (T1) verilen, olumlu öznel etkilerin yanı sıra olumsuz etkileri de sorgulayan öznel tedavi deneyimi anketi aracılığıyla toplandı.
2.4. Uluslararası Travma Anketi’nin (ITQ) Geçerliliği
ITQ, ICD-11 çerçevesinde tanımlandığı gibi TSSB ve karmaşık TSSB (K-TSSB/CPTSD) semptomlarını değerlendirmek için tasarlanmış bir öz bildirim ölçütüdür (Cloitre ve ark., 2018). Bu çerçeve, travmayla ilişkili bozuklukların çağdaş anlayışlarıyla uyumludur, sadeliği ve küresel uygulanabilirliği vurgular. Araştırmalar, ITQ’nun çeşitli tedavi bağlamlarında TSSB ve K-TSSB semptomlarındaki klinik olarak anlamlı değişiklikleri güvenilir bir şekilde saptadığını göstermiştir (Cloitre ve ark., 2021). Psikometrik özellikleri, yüksek iç tutarlılık, güçlü yapı geçerliliği ve tedavi etkilerine duyarlılığı içerir, bu da onu zaman içindeki semptom değişimini izlemek için sağlam bir araç haline getirir. ITQ ayrıca, semptom değerlendirmesini gerçek dünya üzerindeki etkiyle etkili bir şekilde ilişkilendiren bir işlevsel bozukluk ölçütünü de içerir.
2.5. Veri Analizi
Bu çalışma, Sterling Kurumsal İnceleme Kurulu (IRB00001790) tarafından incelenmiş ve tanımlayıcı bilgileri kaldırılmış verilerin, insan denek araştırması teşkil etmeden geriye dönük çizelge incelemelerinde kullanılmasına izin veren ABD federal düzenlemesi 45 CFR 46.104(d)(4) uyarınca resmi etik incelemesinden muaf tutulmaya karar verilmiştir. IRB kararını takiben, tanımlayıcı bilgileri kaldırılmış veriler, güvenli, HIPAA uyumlu bir elektronik sağlık kaydı sisteminden elde edilmiştir. Analizden önce tüm tanımlayıcı bilgiler kaldırılmış, böylece gizlilik ve veri güvenliği sağlanmıştır.
ITQ verilerinin tedavi öncesi ve sonrası karşılaştırmaları için eşleştirilmiş örneklem t-testleri kullanılmıştır. Küçük örneklem büyüklüğü nedeniyle etki büyüklüğünü belirlemek için Hedges g düzeltmesi kullanılmıştır. Nicel analizler için SPSS yazılımı kullanılmıştır. Öznel deneyim anketleri her bir katılımcı için incelenmiş ve özetlenmiştir.
3. Sonuçlar
3.1. Katılımcı Özellikleri
Katılımcıların yaş ortalaması 41.4 yıl olup, %87.5’i kadın, %12.5’i erkek olarak kendini tanımlamıştır. Irksal ve etnik bileşim %75 Beyaz, %12.5 Asyalı ve %12.5 Afrikalı Amerikalı olarak belirlenmiştir. Katılımcıların hiçbirinin daha önce ketamin deneyimi bulunmamaktaydı.
3.2. Nicel Bulgular
TSSB toplam skorları, başlangıçtaki ($M = 15.50$, $SD = 2.98$) skora kıyasla tedaviden sonra T1’de ($M = 9.88$, $SD = 4.94$) istatistiksel olarak anlamlı ölçüde azalmıştır, $t(7) = 3.21$, $p < .05$ (Tablo 1, Şekil 2). Etki büyüklüğü büyüktü, $g = 1.01$ (küçük örneklem büyüklüğü nedeniyle Hedges düzeltmesi kullanılmıştır). TSSB işlevsel bozukluk skorları, başlangıçtaki ($M = 8.50$, $SD = 2.78$) skora kıyasla tedaviden sonra T1’de ($M = 5.25$, $SD = 3.24$) istatistiksel olarak anlamlı ölçüde azalmıştır, $t(7) = 2.60$, $p < .05$ (Tablo 1, Şekil 3). Etki büyüklüğü büyüktü, $g = 0.82$.
3.3. Nitel Bulgular
Toplam sekiz katılımcının yedisi öznel deneyimler anketini tamamlamıştır. Katılımcılar, KD-EMDR hafıza yeniden işleme seansları sırasında travmatik anılarını daha az korkuyla işleyebildiklerini öznel olarak bildirmişlerdir. Katılımcılar, duygularıyla daha bağlantılı hissettiklerini ve zor materyale karşı daha az direnç gösterdiklerini ifade etmişlerdir. Yorumlar, gelişmiş duygusal bağlantıyı, azalmış öz-yargılamayı ve güvenlik duygusunu vurgulamıştır. Minimum düzeyde olumsuz etki bildirilmiştir.
Katılımcılar, KD-EMDR hafıza yeniden işleme seansları sırasında aşağıdaki olumlu öznel etkileri onaylamışlardır: Başkalarına karşı şefkat (7 katılımcıdan 6’sı); netlik (7 katılımcıdan 6’sı); öz-şefkat (7 katılımcıdan 5’i); gevşeme (7 katılımcıdan 5’i); huzur (7 katılımcıdan 5’i); anıya/travmatik materyale gelişmiş erişim (7 katılımcıdan 4’ü); genişleme (7 katılımcıdan 4’ü); mistik/ruhsal deneyimler (7 katılımcıdan 4’ü), sevgi duyguları (7 katılımcıdan 4’ü); neşe (7 katılımcıdan 3’ü), öfori (7 katılımcıdan 2’si) (Tablo 2).
Katılımcılar, KD-EMDR hafıza yeniden işleme seansları sırasında veya sonrasında aşağıdaki olumsuz etkileri onaylamışlardır: Baş dönmesi/sersemlik (7 katılımcıdan 5’i); ağızda veya yüzde uyuşma (7 katılımcıdan 5’i); ağızda kötü tat (7 katılımcıdan 4’ü); yorgunluk/bitkinlik (7 katılımcıdan 4’ü); vücutta ağırlık hissi (7 katılımcıdan 3’ü); bulanık görme (7 katılımcıdan 3’ü); baş dönmesi/baygınlık (7 katılımcıdan 2’si); mide bulantısı (7 katılımcıdan 2’si); canlı rüyalar (7 katılımcıdan 2’si); ağız kuruluğu (7 katılımcıdan 1’i) (Tablo 3).
4. Tartışma
4.1. Sonuçların Yorumlanması
Bu çalışma, KD-EMDR’nin TSSB tedavisindeki potansiyel etkinliğini araştırmayı amaçlamıştır. Temel bulgular, müdahale sonrasında TSSB semptomlarında ve işlevsel bozuklukta istatistiksel olarak anlamlı bir azalma dahil olmak üzere umut verici sonuçlar göstermektedir. Ketamin, hafıza aktivasyonunu takiben, yeniden pekişme zaman diliminde düşük dozlarda kendi kendine uygulandığında, EMDR terapisinin etkinliğini artırabilir ve bireylerin travmatik anıları daha kolay bir şekilde işlemesine olanak tanıyabilir. Katılımcılar, minimal olumsuz etkilerle birlikte olumlu öznel deneyimler bildirmişlerdir. Önceki araştırmalar, ketamini EMDR terapisiyle birleştirmenin, BDT (CBT) veya SSRI’lar gibi mevcut standart tedavilere kıyasla TSSB semptomlarında daha hızlı ve daha hedefli bir rahatlama sağlayabileceği fikrini güçlü bir şekilde desteklemektedir.
Seçici serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI’lar) gibi farmakolojik tedaviler, TSSB için birinci basamak müdahaleler olarak yaygın şekilde kullanılmaktadır, ancak genellikle sınırlı etkinliğe, gecikmeli başlangıca ve yüksek bırakma oranlarına sahiptir (Hoskins ve ark., 2015). Kapsamlı bir incelemede, Kelmendi ve ark. (2017), SSRI’ların semptom hafiflemesi sağlayabilmesine rağmen, etkilerinin genellikle mütevazı olduğunu ve birçok hastanın tam remisyona ulaşamadığını belirtmiştir. Buna karşılık, Feder ve ark. (2014), tek bir intravenöz ketamin infüzyonunun 24 saat içinde hızlı ve anlamlı TSSB semptom azalmasına yol açtığını ve aktif bir plasebo olarak midazolamdan daha iyi performans gösterdiğini bulmuştur.
Psikoterapötik bir perspektiften bakıldığında, EMDR’nin BDT’ye kıyasla benzer veya üstün etkinliğe sahip olduğu, genellikle daha hızlı semptom azalması ve daha az seansta etkili olduğu gösterilmiştir. EMDR ve BDT’yi karşılaştıran bir meta-analizde Chen ve ark. (2015), EMDR’nin TSSB semptomlarını azaltmada, özellikle erken aşama tedavide daha etkili olduğunu bulmuştur. Yunitri ve ark. (2023), EMDR’nin TSSB semptomlarını anlamlı ölçüde azalttığını ve belirli popülasyonlarda travma odaklı BDT’den (TF-CBT) daha iyi performans gösterebileceğini ayrıca doğrulamıştır. Bisson ve ark. (2013), Cochrane incelemelerinde benzer sonuçlara ulaşmış, her iki yaklaşımın da etkili olduğunu ancak EMDR’nin tolerabilite ve tepki hızı açısından avantajları olabileceğini belirtmiştir.
Van der Kolk ve ark. (2007), travma odaklı bir psikoterapiyi (EMDR) doğrudan farmakolojik bir tedaviyle (fluoksetin) karşılaştıran randomize kontrollü denemelerden birini yürütmüştür. Her iki grup da tedavinin sonunda iyileşme göstermesine rağmen, EMDR, TSSB ve depresyon ölçümlerinde dahil olmak üzere, altı aylık takipte önemli ölçüde daha büyük ve daha kalıcı semptom azalmalarına yol açmıştır. Bu bulgular, travma odaklı psikoterapilerin tek başına farmakolojik yaklaşımlardan daha kalıcı faydalar sağlayabileceği fikrini desteklemektedir.
Bu çalışmalar, Ketamin Destekli EMDR Terapisi™’nin (KD-EMDR) tek başına BDT veya SSRI’lardan potansiyel olarak daha fazla semptom hafiflemesi sunabilecek, daha hızlı, daha kalıcı ve nörobiyolojik olarak bilgilendirilmiş bir tedavi olma gerekçesini topluca desteklemektedir. Ketaminin nöroplastik özelliklerini EMDR’nin yapılandırılmış hafıza yeniden işlenmesiyle birleştirerek, KD-EMDR, travmanın hem nörobiyolojik hem de psikolojik boyutlarını benzersiz bir şekilde hedefleyebilir. Dahası, semptom çözünürlüğünü potansiyel olarak hızlandırarak, KD-EMDR’nin etkili tedavi için gereken toplam seans sayısını azaltması, yalnızca klinik sonuçlar için değil, aynı zamanda tedaviye erişilebilirlik, zaman yatırımı ve genel maliyet açısından da anlamlı çıkarımları vardır – özellikle uzun süreli bakımın genellikle finansal veya lojistik olarak külfetli olduğu bir ruh sağlığı sisteminde.
Çalışma, doğal bir tedavi ortamından alınan gerçek dünya klinik verilerini kullanarak, KD-EMDR’nin pratikte nasıl performans gösterdiğine dair içgörüler sağlamıştır. Ketaminin kendi kendine uygulanmasını EMDR terapisiyle bütünleştirerek, çalışma, farmakolojik ve psikoterapötik müdahalelerin tedavi sonuçlarını artırmak için sinerjik olarak nasıl birleştirilebileceği konusunda benzersiz bir bakış açısı sunmaktadır.
İşte makalenin son bölümleri olan Sınırlamalar, Gelecek Yönelimleri ve diğer kısımların çevirisi:
5. Sınırlamalar
Güçlü yönlerine rağmen, çalışmanın dikkate alınması gereken birden fazla sınırlaması bulunmaktadır. Çalışma tasarımı geriye dönüktü, daha önce toplanan verilere dayanıyordu, bu da yanlılıkları beraberinde getirebilir ve nedensellik kurma yeteneğini sınırlayabilir. Bir kontrol grubunun olmaması, KD-EMDR’nin diğer tedavilere (yani standart EMDR terapisi) veya bir plasebo durumuna göre göreceli etkinliği hakkında sonuç çıkarılmasını engellemektedir. Katılımcılar, rastgele atanmak yerine tedaviyi kendileri seçmişlerdir, bu da seçilim yanlılığına yol açmış olabilir. Çalışma, beklenti etkilerini hesaba katmamıştır; bu nedenle, katılımcıların tedavinin etkinliğine dair inançları sonuçları etkilemiş olabilir. Küçük örneklem büyüklüğü, istatistiksel gücü ve bulguların genelleştirilebilirliğini sınırlamaktadır. Dozaj protokolü çalışma sırasında iyileştirilmiş, bu da tedavi sonuçlarında değişkenliğe neden olma potansiyeli taşımaktadır. Katılımcılar belirli bir klinik ortamdan oldukları ve belirli dahil etme kriterlerini karşıladıkları için bulgular daha geniş popülasyonlara genellenemeyebilir. Çalışma içi tasarım (within-subjects design), cinsiyet, yaş ve başlangıçtaki kilo gibi stabil bireysel özellikleri doğal olarak kontrol etse de, çalışma süresi boyunca eş zamanlı ilaçlardaki, psikososyal stresörlerdeki veya diğer tedavilerdeki değişiklikler gibi ölçülmemiş zamanla değişen faktörler sonuçları etkilemiş olabilir. Bu potansiyel karıştırıcı değişkenler, bu geriye dönük çizelge incelemesinde sistematik olarak değerlendirilememiştir ve gelecekteki ileriye dönük araştırmalarda dikkatle kontrol edilmelidir.
5.1. Gelecek Yönelimleri
Bu birleşik terapinin uzun vadeli sonuçlar ve maliyet etkinliği açısından nasıl karşılaştırıldığını belirlemek için ek araştırmalara ihtiyaç vardır. Ketaminin nörobiyolojik etkileri üzerine mevcut araştırmaların çoğu, mevcut çalışmada kullanılanlardan daha yüksek dozlar kullanmıştır. Bu, daha düşük dozların sinir devrelerini ve hafıza yeniden pekişmesini nasıl etkileyebileceğine dair anlayışımızda bir boşluk bırakmaktadır. Üstelik, düşük doz ketaminin, EMDR terapisi gibi travma odaklı psikoterapilerle kombinasyon halinde etkilerini özel olarak inceleyen çalışmalar sınırlıdır. Bu terapilere yardımcı olarak ketaminin etkinliğini ve optimal dozajını belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. TSSB tedavisinde standart EMDR terapisi ile KD-EMDR’nin randomize karşılaştırmasına ihtiyaç vardır.
Teşekkürler
Yazarlar, deneyimleri bu klinik çizelge incelemesine dahil edilen katılımcılara en derin şükranlarımızı sunmak isteriz. Bu yeni tedaviyi denemek için gereken cesaret, direnç ve güveni onurlandırıyoruz. Deneyimleriniz, iyileşme yolculuklarında olan başkaları için daha etkili ve erişilebilir tedavilerin geliştirilmesinde paha biçilmezdir. Bu çalışma, Sterling Kurumsal İnceleme Kurulu (IRB00001790) tarafından incelenmiş ve tanımlayıcı bilgileri kaldırılmış verileri içeren geriye dönük çizelge incelemeleri için geçerli olan ABD federal düzenlemesi 45 CFR 46.104(d)(4) uyarınca resmi etik incelemesinden muaf tutulmaya karar verilmiştir. Kurul, projenin ABD düzenlemelerinde tanımlandığı şekilde insan denek araştırması teşkil etmediği sonucuna varmıştır.
Beyanlar
Açıklama Beyanı: Michele Topel ve Danielle Ciccone, Ketamin Destekli EMDR Terapisi™’nin ortak geliştiricileri ve Ketamin Destekli EMDR Terapisi™ Enstitüsü’nün kurucu ortaklarıdır.
Veri Kullanılabilirliği Beyanı: Yazarlar, bu çalışmanın bulgularını destekleyen verilerin ‘Ketamine Assisted EMDR Therapy™ (KA-EMDR) için Çoğaltma Verileri’, https://doi.org/10.7910/DVN/QFL7TN adresinde mevcut olduğunu doğrulamaktadır.
Ek Bilgi:
Fonlama: Bu çalışmanın yürütülmesi için harici bir fon alınmamıştır.
References
American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.). Crossref.
Averill, L. A., Fouda, S., Murrough, J. W., & Abdallah, C. G. (2020). Chronic stress pathology and ketamine-induced alterations in functional connectivity in major depressive disorder: An abridged review of the clinical evidence. Advances in Pharmacology, 89, 163–194. Crossref. PubMed. Web of Science.
Bisson, J. I., Roberts, N. P., Andrew, M., Cooper, R., & Lewis, C. (2013). Psychological therapies for chronic post-traumatic stress disorder (PTSD) in adults. Cochrane Database of Systematic Reviews, 2013(12), Article CD003388. Crossref. PubMed.
Borgogna, N. C., Owen, T., Vaughn, J., Johnson, D. A. L., Aita, S. L., & Hill, B. D. (2024). So how special is special K? A systematic review and meta-analysis of ketamine for PTSD RCTs. European Journal of Psychotraumatology, 15(1), Article 2299124. Crossref. PubMed. Web of Science.
Chen, L., Zhang, G., Hu, M., & Liang, X. (2015). Eye movement desensitization and reprocessing versus cognitive-behavioral therapy for adult posttraumatic stress disorder: Systematic review and meta-analysis. The Journal of Nervous and Mental Disease, 203(6), 443–451. Crossref. PubMed. Web of Science.
Cloitre, M., Shevlin, M., Brewin, C. R., Bisson, J. I., Roberts, N. P., Maercker, A., Karatzias, T., & Hyland, P. (2021). The international trauma questionnaire (ITQ) measures reliable and clinically significant treatment-related change in PTSD and complex PTSD. European Journal of Psychotraumatology, 12(1), Article 1930961. Crossref. PubMed. Web of Science.
Cloitre, M., Shevlin, M., Brewin, C. R., Bisson, J. I., Roberts, N. P., Maercker, A., Karatzias, T., & Hyland, P. (2018). The international trauma questionnaire: Development of a self- report measure of ICD-11 PTSD and complex PTSD. Acta Psychiatrica Scandinavica, 138(6), 536–546. Crossref. PubMed. Web of Science.
Duek, O., Korem, N., Li, Y., Kelmendi, B., Amen, S., Gordon, C., Milne, M., Krystal, J. H., Levy, I., & Harpaz-Rotem, I. (2023). Long term structural and functional neural changes following a single infusion of ketamine in PTSD. Neuropsychopharmacology: official publication of the American College of Neuropsychopharmacology, 48(11), 1648–1658. Crossref. PubMed. Web of Science.
Dutton, M., Can, A. T., Lagopoulos, J., & Hermens, D. F. (2023). Oral ketamine may offer a solution to the ketamine conundrum. Psychopharmacology, 240(12), 2483–2497. Crossref. PubMed. Web of Science.
Ecker, B., & Bridges, S. K. (2020). How the science of memory reconsolidation advances the effectiveness and unification of psychotherapy. Clinical Social Work Journal, 48(3), 287–300. Crossref. Web of Science.
Ecker, B., Ticic, R., & Hulley, L. (2023). Unlocking the emotional brain: Eliminating symptoms at their roots using memory reconsolidation (2nd ed.). Routledge. Crossref.
Feder, A., Parides, M. K., Murrough, J. W., Perez, A. M., Morgan, J. E., Saxena, S., Kirkwood, K., Aan Het Rot, M., Lapidus, K. A., Wan, L. B., Iosifescu, D. V., & Charney, D. S. (2014). Efficacy of intravenous ketamine for treatment of chronic posttraumatic stress disorder: A randomized clinical trial. JAMA Psychiatry, 71(6), 681–688. Crossref. PubMed. Web of Science.
Hess, E. M., Greenstein, D. K., Hutchinson, O. L., Zarate, C. A., & Gould, T. D. (2024). Entactogen effects of ketamine: A reverse-translational study. American Journal of Psychiatry, 181(9), 815–823. Crossref. PubMed. Web of Science.
Ho, M. S. K., Lee, C. W., & Lee, S. Y. (2017). A comparison of different forms of traumatic memories in post-traumatic stress disorder (PTSD): effects of therapy on the self- relatedness of negative autobiographical memories in PTSD. Journal of Behavior Therapy and Experimental Psychiatry, 55, 92–97. Crossref.
Honsberger, M. J., Taylor, J. R., & Corlett, P. R. (2015). Memory reconsolidation, the self, and psychopathology. Schizophrenia Research, 164(1–3), 227–233. Crossref. PubMed.
Hoskins, M., Pearce, J., Bethell, A., Dankova, L., Barbui, C., Tol, W. A., & Bisson, J. I. (2015). Pharmacotherapy for post-traumatic stress disorder: Systematic review and meta-analysis. The British Journal of Psychiatry, 206(2), 93–100. Crossref. PubMed. Web of Science.
Kelmendi, B., Adams, T. G., Southwick, S., Abdallah, C. G., & Krystal, J. H. (2017). Posttraumatic stress disorder: An integrated overview and neurobiological rationale for pharmacology. Clinical psychology: a publication of the Division of Clinical Psychology of the American Psychological Association, 24(3), 281–297. Crossref. PubMed.
Kolp, E., Friedman, H. L., Krupitsky, E., Jansen, K., Sylvester, M., Young, M. S., & Kolp, A. (2014). Ketamine psychedelic psychotherapy: Focus on its pharmacology, phenomenology, and clinical applications. International Journal of Transpersonal Studies, 33(2), 84–140. Crossref.
Krystal, J. H., Kavalali, E. T., & Monteggia, L. M. (2024). Ketamine and rapid antidepressant action: New treatments and novel synaptic signaling mechanisms. Neuropsychopharmacology, 49(1), 41–50. Crossref. PubMed. Web of Science.
Lanius, R. A., Terpou, B. A., & McKinnon, M. C. (2020). The sense of self in the aftermath of trauma: Lessons from the default mode network in posttraumatic stress disorder. European Journal of Psychotraumatology, 11(1), Article 1807703. Crossref. PubMed. Web of Science.
Li, L., & Vlisides, P. E. (2016). Ketamine: 50 years of modulating the mind. Frontiers in Human Neuroscience, 10, Article 612. Crossref. PubMed. Web of Science.
Novo Navarro, P., Landin-Romero, R., Guardiola-Wanden-Berghe, R., Moreno-Alcázar, A., Valiente-Gómez, A., Lupo, W., García, F., Fernández, I., Pérez, V., & Amann, B. L. (2018). 25 years of Eye movement desensitization and reprocessing (EMDR): The EMDR therapy protocol, hypotheses of its mechanism of action and a systematic review of its efficacy in the treatment of post-traumatic stress disorder. Revista de Psiquiatría y Salud Mental (Engl Ed), 11(2), 101–114. Crossref. PubMed. Web of Science.
Passie, T., Guss, J., & Krähenmann, R. (2022). Lower-dose psycholytic therapy – a neglected approach. Frontiers in Psychiatry, 13, Article 1020505. Crossref. PubMed. Web of Science.
Rolan, P., Lim, S., Sunderland, V., Liu, Y., & Molnar, V. (2014). The absolute bioavailability of racemic ketamine from a novel sublingual formulation. British Journal of Clinical Pharmacology, 77(6), 1011–1016. Crossref. PubMed. Web of Science.
Rousseau, P.-F., El Khoury-Malhame, M., Reynaud, E., Boukezzi, S., Cancel, A., Zendjidjian, X., Guyon, V., Samuelian, J.-C., Guedj, E., Chaminade, T., & Khalfa, S. (2019). Fear extinction learning improvement in PTSD after EMDR therapy: An fMRI study. European Journal of Psychotraumatology, 10(Suppl. 3), Article 1568132. Crossref. PubMed.
Schnyder, U., Ehlers, A., Elbert, T., Foa, E. B., Gersons, B. P. R., Resick, P. A., Shapiro, F., & Cloitre, M. (2015). Psychotherapies for PTSD: What do they have in common? European Journal of Psychotraumatology, 6(1), Article 28186. Crossref. PubMed.
Shapiro, F. (2018). Eye movement desensitization and reprocessing (EMDR): basic principles, protocols, and procedures (3rd ed.). Guilford Press.
Sicignano, D. J., Kurschner, R., Weisman, N., Sedensky, A., Hernandez, A. V., & White, C. M. (2024). The impact of ketamine for treatment of post-traumatic stress disorder: A systematic review with meta-analyses. Annals of Pharmacotherapy, 58(7), 669–677. Crossref. PubMed. Web of Science.
Van der Kolk, B. A., Spinazzola, J., Blaustein, M. E., Hopper, J. W., Hopper, E. K., Korn, D. L., & Simpson, W. B. (2007). A randomized clinical trial of eye movement desensitization and reprocessing (EMDR), fluoxetine, and pill placebo in the treatment of posttraumatic stress disorder: Treatment effects and long-term maintenance. The Journal of Clinical Psychiatry, 68(1), 37–46. Crossref. PubMed. Web of Science.
Veen, C., Jacobs, G., Philippens, I., & Vermetten, E. (2018). Subanesthetic dose ketamine in posttraumatic stress disorder: A role for reconsolidation during trauma-focused psychotherapy? Current Topics in Behavioral Neurosciences, 38, 137–162. Crossref. PubMed.
Yunitri, N., Chu, H., Kang, X. L., Wiratama, B. S., Lee, T.-Y., Chang, L.-F., … Chou, K.-R. (2023). Comparative effectiveness of psychotherapies in adults with posttraumatic stress disorder: A network meta-analysis of randomisedcontrolled trials. Psychological Medicine, 53(13), 6376–6388. Crossref. PubMed.